DJ Serhat Serdaroğlu - Türkçe Set Vol 1 (Club Mix 2014 Non Stop) [FREE DOWNLOAD]

30 Haziran 2015 Salı

Aydın / Didim'e Gidiyoruz


                                                          Fotoğraf Kaynağı : (didim.gov.tr)

Daha önceden bir post yazmıştım Tatilsiz Tatil Planı yapmak diye. O zamanlar bir tatil planımın olmadığını İstanbul'da pinekleyeceğimi yazmıştım.

Tatile gidemeyeceğimiz için pek bir surat yapıyordum Sevgilime , hani neden o kadar surat yapıyordum inanın bende bilmiyorum sonuçta onun elinde olan birşey değilki...1 yılını dolduramadığı için izin alma gibi bir durumu olmuyordu. Neyse Sevgilim baktı ki ben üzülüyorum dedi ki " Bayram da İstanbul'a yakın Ağva , Şile neresi olursa bak bakalım uygun bir yer bulursak gideriz " dedi. Tam da bu konuşmayı Nuray'la ben Ramazan'dan önceki son gün yemek yerken konuşuyorduk.. Nuray " Bulursanız söyleyin bizde geliriz " dedi. Biz bayağı bir araştırma içine girdik anlatamam size. Şile'den başladık.Otel yok zaten var olan otellerde 3 gün iki gece sadece oda kahvaltı'ya 1.500 ve üstüne istiyordu. Hani bir hafta tatil yaparım anlıcam da alt tarafı 3 gün iki gece." Eee bizde bayram'a kaldık normaldir o kadar fiyat" diye kendimizi avutuyorduk. Bir arkadaşım var tur sitesinde çalışıyor ona da sordurdum yok arkadaş hiçbiryer de adam akıllı otel , pansiyon yok. Ağva'yı hiç sormayın bende söylemiyim bir otel baktım size şöyle söyleyeyim 3 gün 2 geceye 5.000'TL fiyat istiyor ve sadece oda kahvaltı. Nuray'da " herhalde tapuyu da üstümüze yapacaklar " diyor :) Oradan buradan araştırdık kimisi Edirne Enez diye bir yeri önerdi kimi İğneada'yı , kimisi bizi biraz daha uzaklaştırdı Amasra'ya gönderdi derken en sonunda şuna karar verdik. Nuray'ların Didim'de yazlıkları var.. Arefe gününü de eğer bayram tatilimize birleştirirsek en azından gittiğimize değer diye düşündük.. Arefe günü sabaha karşı yola çıkıp , akşamına orada iftar açıp ardından hemen denize gireriz diye düşündük..Ben Sevgilim'in izin alacağını pek düşünmüyordum. Bayram'ı zaten zar zor aldı arefe'yi hiç alamaz diyordum ki valla en çabuk o aldı izni ardından Nuray ardından da ben :) Tabi ben yıllık iznimden bir günümü düşürdüm orası da ayrı konu ..

Allah izin verirse 16-17-18-19 Temmuz tatilde olacağız :) Daha doğrusu 19'u erkenden yola çıkarız malum tatil bitiyor trafik derdi falan benlik sıkıntı yok ben bayram sonrası 1 hafta daha izinliyim.Ama Ömer abi , Nuray , Serhat onlar pazartesi günü işe başlayacaklar..

Oh be biraz da olsa kafa dinleyeceğim.. En azından hiç gitmediğim bir yere gidip , bol bol denizin , güneşin keyfini çıkaracağım..

                                           Saygılar..

Pakize & Emrullah Düğün / Kasr-ı Lena Düğün Salonu

Sevgili arkadaşlarımız Pakize ve Emrullah 1 ay öncesinde Ümraniye Evlendirme Dairesinde nikahlarını gerçekleştirmişlerdi.Düğünlerini ise Kasr-ı Lena düğün salonunda gerçekleştirdiler..

7 Haziran Pazar günü.. Evet 7 Haziran'ı hatırlar mısınız bilmem o gün seçim günüydü.. Benim oy kullanacağım okul uzağımdaydı ve düğünde gündüz düğünü olacağından benim sabah oy kullanma gibi bir imkanım yoktu. Bari Sevgilimi uyandırayım o oy kullansın bende artık düğün sonrası kullanırım diye düşündüm.Sevgilim oyunu kullandı oradan Mustafa arkadaşımızı aldı ve yanıma geldi ..Hava da kapalıydı sanki Yağmur yağacaktı neyse ki Sevgilim babasının arabasını almıştı da hem motorla gitme derdinden kurtulmuştuk hemde bu sayede etek üzerine gömlek giyebilmiştim.


Kasr-ı Lena düğün salonu dudullu tarafındaydı Çekmeköyde oturan arkadaşıma çok yakındı yolda giderken fark ettim :) Çıkışta işimiz olmasaydı giderdik ama malum işimiz vardı.Emrullah " Konvoy saat 12.00" gibi kalkacak demiş Serhata, fakat Sevgilim beni aldığında saat 12.00'ı geçiyordu bu yüzden konvoya katılamadık. Ama ne oldu dersiniz. Yolda karşılaştık :) Düğün salonuna yaklaşmıştık ara sokaktan arabalar çıktı, baktık onlar bizde peşlerine katıldık. Hani isteseydik denk getiremezdik :)


Girer girmez bir masa bulduk. Önler kalabalıktı arkalarda kaldık ama 3 kişi bir masa da rahat rahat oturabildik.. Salonun içi bayağı büyük ve ferahtı. Ayrıca Salonun bulunduğu yerde balkonda vardı dilerseniz salonun dışına çıkmadan hava almak için veya sigara içmek için balkona çıkabilirdiniz.
Salon'un dizaynı , ışıklandırması , süslemesi de gayet güzeldi..Çantamı bıraktık ve Serhat'ımla birlikle gelin odasına gittik.


Gelin odasına girdiğimiz de herkesin elinde cep telefonu ,  gelin damatla fotoğraf çektirmeye çalışıyordu.. Bizim de başımız kelmiydi. Biz de hemen güzel bir kare aldık.. Yalnız o kadar topuklu ayakkabı giymeme rağmen yine en kısa ben kalmışım ya :(


Gelin odasından çıkıp tekrardan yerimize geçtik.


Gelinimiz ve damadımız çıkmadan önce davulcular çıkıp şöyle bir iki show yapıp içeri girdiler.


İşte o an gelmişti..Emrullah ve Pakize çiftimiz'in çıkış anı..


Kenardan kenardan çaktırmadan fotoğraf çekmekle uğraşıyordum..


Fotoğraf makinesi elimde bu güzel anları ölümsüzleştiriyordum ki  "fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekmek yasak "dedi görevli bir kız.. "yaaa " dedim.. Neyse tatsızlık çıkmasın diye birşey demedim gerisini telefonumla çektim de şu mantığı hala anlamış değilim. Tek burası için geçerli değil düğün salonlarının bazılarında  " fotoğraf çekmek yasak " ibaresi bulunuyor.Eee telefondan veya ipadden çekiliyor da neden fotoğraf makinesiyle çekilmesi yasak oluyor onu anlamıyorum.. Orada fotoğrafları bastıracak değilim herhalde..Hani fotoğraf çekmek tamamen yasaktır kimse telefonuyla veya ipad'iyle de fotoğraf çekmez inanın anlarım ama fotoğraf makinesine olan garez nedir anlayamıyorum :)



İlk dans ettikleri müziği hatırlamıyorum ama ikinci dans müzikleri " Enbe Orkestrası - Olmazsa olmazımsın " Bu şarkıyı çok beğeniyorum..

Dans edildi , pasta kesme merasimi yapıldı. Ardından takı kuyruğuna girildi. Size şöyle söyleyeyim aynı yerde hiçbir ilerleme katetmeden 15 dakika boyunca ayakta kaldık.. Şimdi takı kuyruğunun bir kısmını iple kapamışlar diğer kısmı açık. Eee oturanlar orta yaş ve üzeri olduklarından sürekli araya kaynadılar..Tamam biz genciz dururuz ama o topuklu ayakkabıyla da durmak belli bir süreden sonra ayaklarımın ağrımasına sebep oldu.. Aslında şöyle yapacaklardı . İki yere de ip koyacaklardı kimse kenardan kıyısından köşesinden giremicekti.. Bir de acelemiz vardı saat 15.30'du artık. Neyse zar zor, güç bela sıra geliyordu..Biz konuşurken önümüzde ki duymuş olacak ki " abi siz geçin " dedi kendi sırasını verdi de rahat rahat takımızı takmış olduk :)

Şimdi düşünüyorum acaba benim de düğünüm seçim gününe gelseydi ben sabahtan mı giderdim (ki oda imkansız ) yoksa kuaförden çıkıp gelinlikle mi giderdim :) Herkes " seçim günü düğün mü olur " diyordu. İyi de arkadaşlarımızla Ekim'de doğumgünümü kutladığımız zaman bugünü aldıklarını söylemişlerdi. Belki de daha önceden almışlar..O zaman 7 haziran da oy kullanılacağını eminim ki bilmiyorlardır ki bende bilmiyordum o dönem :)

Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine :)
Seneye bu zamanlar umarım kendi evliliğim'le ilgili yazı yazarım..

Saygılar..

25 Haziran 2015 Perşembe

Hangi Filmi İzledim ? "Mandıra Filozofu 2"


Filmin Konusu : Bodrum’un Çökertme köyünde, kendi halinde, mütevazi bir yaşam sürdüren, tüm dünyevi hırslardan arınmış bir şekilde "bir lokma bir hırka" düsturuna da sadık yaşayan sempatik kahramanımız Mustafali; bu filmle birlikte her geçen gün daha da büyüyen İstanbul şehri üzerinden, modern dünyanın karşısına çıkarak hesaplaşıyor. Yıllar önce kendisini ve annesini terk eden babasının hastalığı nedeniyle büyük şehire gelmek zorunda kalan Mustafali, metropol insanının da ezberlerini bozmakta gecikmiyor.

Filmin Oyuncuları : Müfit Can Saçıntı (Mustafa Ali ) , Kemal Kuruçay (Real Estate ) , Gülnihal Demir ( Gülfidan ) , Birol Güven..

Benim film hakkında ki yorumum ;

Genel anlamda güldüren , güldürürken öğreten bir film.Fakat ikinci filmine nazaran ne yalan söyleyeyim ilkini daha çok sevdim. İlkin de sanırım denize nazır bir evde oturması , yediği içtiği herşeyin doğal olması gibi bir çok şey beni kendine çekti. Bu filmde Metropol şehirlerin insanların üzerinde ki etkisini yorumluyor.Modern olan insanların hayatlarını da sil baştan değiştiriyor.. Mesela Mustafa Ali işe giriyor tek kuruş almadan çaycılık yapıyor malum paraya karşı ya. Amaç orada patronların, çalışanlarının üzerine satış baskısı kurmadan , hedefsiz ilermeyi sağlamak..Evet Mustafa Ali , Patronu Birol Güvenle iyi hoş güzel konuşuyor hatta insanı duygulandırıyor ama ben hiç görmedim bir patronun , çaycısını dinleyip ona göre işlerine devam ettirdiğini..

Mustafa Ali'nin çok komik replikleri var . Ailelerin çocuklarının hayatlarını daha doğmadan belirlemesi üzerine Mustafa Ali " Siz çocuk yapmamışsınız ki , proje yapmışsınız " dedi :) Buna pek güldüm.. Bir söz daha vardı işe girecek soruyorlar " İş tecrüben var mı " , Mustafa Ali de "Tecrübeye gerek var mı ? Başbakanların daha önceden başkabanlık tetcrübesi var mıydı ?" :) Çok iyi replikler gerçekten hem iğneleyici , hem felsefik , hem güldürüyor , hem öğretiyor.. Genel anlamda izlenebilecek bir film olarak öneririm.. Dediğim gibi ilkini çok beğendim ikincisini ise sadece beğendim :)


                                               Saygılar..

22 Haziran 2015 Pazartesi

Kanlıca ve Mihrabat Korusu

24 Mayıs Pazar günü mis gibi bir İstanbul havasını içimize çekerek düştük Kanlıca yollarına..Öncesinde Mihrabat Korusuna çıkıp dönüşte de Kanlıca'da yoğurt yiyecektik..


Kanlıca denilince aklıma gelen ilk şey Kanlıca Yoğurdu oluyor :) Kanlıca yoğurdunu önemli kılan , yoğurdun kullanımında kullanılan süt tozu ve üzerine konulduğu pudra şekeridir. Gerçekten güzel bir lezzeti oluyor. Kanlıcaya gidip yoğurt yemeden sakın ama sakın dönmeyin derim :) Ölmeden önce yapılacaklar listesine muhakkak "Kanlıca da Yoğurt yemek "diye yazmalısınız benden söylemesi :)
  Kanlıca Beykoz İlçesine bağlıdır hatta Beykoz'un ünlü semtidir diyebilirim..Kanlıca ; sahil boyunca sıra sıra dizilen yalıları , Anadolu Yakasının en yeşillik alanlarından biri olan Mihrabat Korusunun manzarası ve oksijeniyle önemli bir yere sahip.Nitekim Sevgili Sezen Aksu'nun evi de Kanlıca'dadır ve Kanlıca'dan esinlenerek yazdığı şarkı ise " Uzanıp , Kanlıcanın orta yerinde bir taşa.. Ah İstanbul , istanbul olalı "


Mihrabat Korusu ;Fıstıklı yokuşundan körfeze inen alanda  I.Mahmut döneminde kurulan ve padişahlar tarafından büyük ilgi gören bir yerdir.. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılarak , III. Ahmet'e hediye edilen Mihrabat Kasrı'nın adını verdiği iddia edilir.Mihrabat Kasrı yeniçeri isyanları yüzünden bir hafta içerisinde yakılıp yıkılarak yok edilmiştir. Mihrabat Korusu muhteşem tarihine rağmen giderek küçülmüştür..Yahya Kemal dahil bir çok yazar ve şairlere bu güzel manzara ilham kaynağı olmuştur..





Manzarası gerçekten büyülüyeci. Boğaz'a nazır bol oksijenli bu alanda insan kendini farklı bir yerde hissediyor..


Tarihçesinde gittikçe küçüldüğünü belirtsem de , hiçte o kadar küçük bir alan değil yani :) Anam gez gez bitmiyor..Şu an ki haliyle bile bu kadar büyükse o dönemde nasıldır inanın tahmin edemiyorum..


Sevgilimle birlikte bol bol fotoğraf çekerek ilerlediğimiz Mihrabat Korusunda çocuklar için alan yapmışlar.  " Doğada bir gün " sloganıyla ilerleyip, okul çocuklarının ( 5 ile 15  yaş arasında ki) sınıf öğretmenlerinin gözetmenliğinde gittikleri etkinlik. Çok güzel yapmışlar. Çocuklar burada  takım olmanın , eğlenirken öğrenmenin yollarını çok rahatlıkla buluyorlardır. Alan kapalıydı herhalde hafta içi açıyorlar. Kapalı olmasa bende denerdim. Küçük Survivor gibi birşey :)



Yolda bizi küçük arkadaşlarımız karşıladı :) Bir an bu maketleri görünce ilkokul yıllarım geldi aklıma..Hey gidi günler hey.. 



 Bir kaç tane gelin damat gördük. Ee bu güzel yerde kim fotoğraf çektirmek istemez ki. ? Yalnız aklınızda bulunsun. Fotoğrafçıya verdiğiniz paranın yanında bir de orada fotoğraf çektirmek için  para veriyorsunuz. Tuhaf ama gerçek :)




Saat kulesinin önünde de bir kaç fotoğraf çektik..Bu arada dikkat ettiniz mi Sevgiliyle uyumlu giyinmişiz :) Daha doğrusu uyumlu giyinmeye çalışmışız. Bence güzel olmuş :)


Çocuklara gölge oyunları yaptırmak isterseniz bakın burada anlatımı var :) Yine çocukluğum geldi aklıma , telefon melefon yok. Elektrik kesilince yapmaya çalıştığımız el hareketleri.. Ah çocukluğum ah keşke geri gelse :(



Çocukların yapmış olduğu el işleri pek güzeller.. Ellerinize sağlık :)


Çok gerçekçi duran at ve Sevgilim :)


İşte buraya bittim.. Ben hep kır düğünü yapmak istemişimdir . Mihrabat Korusunda ki kır düğünü alanı çok büyük değil ama o kadar güzel , o kadar cici ki..İnternetten baktım da yemekli 100-150 TL pek bir pahalı canım.. Çok daha uygun yerler var.. Ama gerçekten manzarası güzel... Bütçem burada düğün yapmaya yeter derseniz buyrun beklerim :) Boğaz manzarası eşliğinde harika bir düğün sizi bekliyor olur..


Mihrabat Korusun'dan çıktık. Benim canım yoğurt yemek istediği için Kanlıca'nın merkezine indik.
Karşıma baktım Kanlıca otobüs durağının adı Kayahan durağı olmuş..Durak , Rahmetli Kayahan'ın fotoğrafı , albümleri ve 45'likleriyle donatılmıştı.Çok güzel bir düşünce olmuş..



Kanlıca İskelesinin orası bayağı kalabalıktı yer bulmak hiç kolay değildi. Bizde karşı tarafa geçtik ve hemen köşe de taksi duraklarının bulunduğu , daha önceden de geldiğimiz Kanlıca Doğa Yoğurdu'na girdik.



Ya bu yoğurt neden bu kadar güzel oluyor anlamıyorum ki :) Ev'de yoğurdun üstüne pudra şekeri koysam da bu tadı yine elde edemiyorum ..

Yoğurtlarımızı yedik ve güzelce dinlendik. Birer çay içmek için de daha önceden gittiğimiz Beykoz Sosyal Tesisleri 'ne gittik ve günü böylece bitirmiş olduk.

Saygılar..

18 Haziran 2015 Perşembe

Hangi Filmi İzledim ? "Kingsman: Gizli Servis/Kingsman: The Secret Service"

Öncelikle 11 ayın Sultanı Ramazan geldi Hoşgeldi diyorum.Allah oruç tutanlara dirayet ve sabır versin.. Yazacaklarımın içinde yemekli postlar var ise bu tarz postları iftardan sonra yayınlamayı planlıyorum..Şimdiden anlayışınız için teşekkür ederim.


Filmin Konusu : Gary “Eggsy” Price (Taron Egerton), çok küçük yaşta babasını bir askeri görevde yitirir. Bu gizli görev neticesinde ailesine bir madalya takdim edilir ve aileye bir kereye mahsus olmak üzere yardım istemeleri için bir telefon numarası verilir. Aradan 17 yıl geçer, işsiz Eggsy annesinin evinde yaşamaktadır. Bir gün trafikte kargaşaya neden olur ve tutuklanınca karakoldan kurtulmak için madalyayı kullanır. Onu bu olaydan kurtaran ajan Harry Hart (Colin Firth) ise hayatını Eggsy’nin babasına borçludur. Şimdi Harry, bu sıradan gibi görünen gence, gizli bir bağımsız istihbarat servisi ajanı olmanın yollarını öğretecektir. Eggsy’yi bu yeni hayatında ciddi bir sınav beklemektedir.

Filmin Oyuncuları :Colin Firth( Harry Hart / Galahad ) , Samuel L. Jackson (Richmond Valentine ) , Taron Egerton (Gary 'Eggsy' Unwin ), Mark Strong ( Merlin) , Michael Caine (Arthur)

Benim film hakkında ki yorumum ;

Aksiyon içerikli bu filmi Sevgilim ilk açtığında " bunu mu izlicez ya ? " moduna girdim.Sonrasında ise inanın tüm işi gücü bıraktım hiç başından kalkmadan filme odaklandım :)

Film başından sonuna kadar sürekli bir aksiyon içinde bu yüzden insanı etkiliyor ve izledikçe izleyesin geliyor..Gizli ajanlıkla ilgili bir film ama sadece bunun üzerine durulmamış araya ince esprilerde katılmış.Bu şekilde hem aksiyon hemde komedi tarzında bir film olmuş..

Klise de bir sahne var. Dövüşüyorlar kim kimi öldürüyor belli değil. O kadar gerçekçi yapmışlar ki , tırnaklarımı yemeye başlayacaktım...Görsel efektlerde gayet başarılı.. Son zamanlarda izlediğim en iyi aksiyon filmlerinin başında geliyor diyebilirim.Colin Firth'i ilk Bridget Jones filminde tanımıştım.Burada da oyunculuğun hakkını fazlasıyla vermiş.. Devam filmi de gelebilir diye düşünüyorum.. Kısacası kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim hiç sıkılmazsınız..

Saygılar..

16 Haziran 2015 Salı

4. Yıl Kutlaması / Boon Cafe Çengelköy



Yıl dönümü kutlaması için daha önceden de gittiğimiz hatta evlilik teklifini dahi burada aldığım Boon Cafe'ye gittik :)


Sevgilim iş çıkışında beni evden aldı. Öncesinde farklı bir yerde yemek yedi. Benim başım ağrıdığı için evde yiyip çıkayım daha da kötü olmayım dedim. Maksat zaten beraber olmaktı bu yüzden bu güzelim hava da , açık alan da birer çay kahve içmek bile bana iyi gelecekti...

Boon Cafe'yle ilgili daha önceden post yazmıştım . Boğaza nazır olan bu sevimli yer de iskele üstünde yer bulmak zor olsa da iskelenin yakınında oturmak bile çok güzel .. Denizin sesi , vapurun sirenleri , kuşların kanat çırpışı , kabına sığmayan arada yoklayan dalgalar..Harika bir yer..




Sevgilimle menüye baktığımız da ne yesek diye pek bir düşündük. En sonunda ikimiz de Çikolatalı Sufle siparişi verdik. Ben yanına çay Sevgilim ise Milkshake. Şimdi diyeceksiniz ki hem sufle hem Milkshake ne alaka ama oluyor işte :) Zaten Milkshake daha önceden gelmişti.Siparişlerimizi verdik ve bol bol fotoğraf çektik..


Siparişlerimiz geldi .. Bir baktım ne yazıyor " Nice 5'lere " pek bir sevindim "ayyy aşkım ya" dedim :) Ne ara garsona da söylemiş merak ettim doğrusu.. Bu arada ben 4. yılımız diyorum Sevgilim 5.yılımız diyor. Valla işin içinden çıkamıyoruz . Vardır ya yaş muhabbeti..Hayır ben 25'im hayır ya sen 26 oldun. Ama ay farkı var falan diye sürekli bir yaş muhabbeti dönmüştür aranızda.. Ben artık hiiiç umursamıyorum sonra işin içinden çıkamıyorum. Hani işin tuhafı bizim yıldönümümüzde ay farkı diye birşey de yok. Yılın tam ortasında ki ay da bir de yılın tam ortasında ki gündeyiz. Ben daha ne diyeyim :)

Suflesi bir harika tavsiye ederim.. Ben kendiminkini yedim üstüne üstlük Sevgilim " çok şiştim yiyemeyeceğim daha fazla " dediği için Sevgilimin Suflesinin yarısını da yedim. He sonra ne oldu. Akşam mide ağrısından , mide bulantısından bir fena oldum :)

Saygılar..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...